21 Mart 2013 Perşembe

KASET






Kasetlerin, kaset kapaklarının yeri hep ayrıdır benim için. Ne kötü bir teknolojidir aslında, plak gibi muhteşem bir geri dönüşü hiç olamayacak. Ses kalitesi kötü, ömrü sınırlı…

Taşınma sebebi ile ev toparlarken bir kısmını  attığım,kıyamadığım için bir kısmını ise belki hiç bir zaman dinleyemeyecek olmama rağmen sakladığım kasetleri dizerken aklıma geldi bunlar.

Harçlıkla kaset almak ve döne döne dinlemek, teybin (sonradan walkman’in)  isyan edip kaseti sarması,özenle kopartmadan çıkartmak, karışık kaset yapmak, kasetçiye liste verip karışık kaset yaptırmak. Radyo çalarken teybin içinde hazır bekleyen boş bir kaset, güzel bir  şarkıda uçarak kaydetmeye çalışmak ve sonunda, başlangıcı olmayan şarkılardan oluşan karışık  kaset oluşturmak. Bir ara dizilere takmıştım, mikrofonla jeneriklerini kaydediyordum. Beyaz Gölge, Clementine, Life Goes On ilk aklıma gelenler.


Neyse, sonunda kasetler üzerine yaptığım bu amatör çalışmaları fark eden menajerler araya girerek  beni profesyonel bir kasetçiye transfer ettiler J.  Transfer olduğum ‘kasetçi’nin çok sevdiğim bir kuzenim tarafından işletilmesi muhtemelen bu transferde etkili oldu ve ortaokulun son yıllarında yaz tatillerinde ve okul çıkışlarında çok güzel anılara sahip olduğum bir dönem geçirdim.

Eğitim sürecinde karma kaset oluşturmanın inceliklerini, şarkı geçişlerinde ki seslerin nasıl yok edileceği üzerine eğitimler aldım J

Onur Video/Kaset  otobüs terminali yolunda idi ve daha çok köy-kasaba’ya giden insanlara yönelik açılmıştı. Doğal olarak bu durum dükkandaki kasetlerin niteliği üzerinde etkili oluyordu. ‘Anılar’ kasetleri dışında tamamı  yerli, çoğunluğu arabesk ve yerel şarkıcılardan oluşan bir repertuvar vardı. Arada hafızamı zorluyorum, ‘Bilmem nereli Ahmet’, ‘Sincanlı Filiz’, … 





Netten baktım Gitti Gidiyor’da satılıyor kasetleri..


Bir dönemde de insanlar karışık kaset yaptırıp, başında getirdikleri şiirlerin okunmasını istemeye başladılar.  Komple karışık arabesk bir kaset yapıp, arka fonda ‘Yedi Karanfil’ albümünden enstrümantal bir şarkı eşliğinde şiir okuma günleri başladı. Sağ olsun ekip mikrofonik bir sesim olduğunu iddia ederek bana şiir okutmaya başladı. İlk rezil kaseti yaptıktan sonra alan adam geri geldi ve bana: Arkadaş bu şiiri kim okudu? Böyle şiir mi okunur…. diye tepkilerini iletti. Ben ise (Neyse ki o an dükkanda tek başınaydım) abi ben çırağım, kim okudu bilmiyorum, sen kaseti ver baştan düzenleyelim dedim. Ne utanmıştım. Buna rağmen bu işten kurtulamadım ara ara olmadık şiirler okudum J


Yaz aylarında patron (Ali Abicim) tatilde iken sınıf arkadaşlarımla satılmayan kasetleri satma taktikleri geliştirmiş ve tüm caddeye bu kasetleri koyup mikrofonla ağlama efektleri yapmıştık. Mahalle esnafı isyan etmişti ama olmadık kasetleri bu yolla eritmiştik.   


Dükkan daha çok video kasetlerden oluşuyordu ama o VHS filmlerle ilgili konular başka bir günü konusu..








Elimde kalan kasetlere bakıyorum, onları alırken, dinlerken ki mutluluğumu düşünüyorum. .Artık her şey daha basit, daha hızlı, daha profesyonel, ama kesinlikle daha güzel değil, 
Ben büyüdüm, kasetlerin yerini dijital dünya aldı. Dükkan kapandı, yerine yorgancı açıldı. 

Şimdiki kolaycılığa bakınca, yeni nesil sadece kurşun kalem ile kaset arasındaki ilişkiyi değil bir çok şeyi ıskaladı sanki..