Kasetlerin, kaset kapaklarının yeri hep ayrıdır benim için. Ne kötü bir
teknolojidir aslında, plak gibi muhteşem bir geri dönüşü hiç olamayacak. Ses kalitesi
kötü, ömrü sınırlı…
Taşınma sebebi ile ev toparlarken bir kısmını attığım,kıyamadığım için bir kısmını ise belki hiç bir
zaman dinleyemeyecek olmama rağmen sakladığım kasetleri dizerken aklıma geldi bunlar.
Harçlıkla kaset almak ve döne döne dinlemek, teybin (sonradan
walkman’in) isyan edip kaseti
sarması,özenle kopartmadan çıkartmak, karışık kaset yapmak, kasetçiye liste
verip karışık kaset yaptırmak. Radyo çalarken teybin içinde hazır bekleyen boş
bir kaset, güzel bir şarkıda uçarak
kaydetmeye çalışmak ve sonunda, başlangıcı olmayan şarkılardan oluşan karışık kaset oluşturmak. Bir ara dizilere takmıştım,
mikrofonla jeneriklerini kaydediyordum. Beyaz Gölge, Clementine, Life
Goes On ilk aklıma gelenler.
Neyse, sonunda kasetler üzerine
yaptığım bu amatör çalışmaları fark eden menajerler araya girerek beni profesyonel bir kasetçiye transfer
ettiler J. Transfer olduğum ‘kasetçi’nin çok sevdiğim
bir kuzenim tarafından işletilmesi muhtemelen bu transferde etkili oldu ve
ortaokulun son yıllarında yaz tatillerinde ve okul çıkışlarında çok güzel
anılara sahip olduğum bir dönem geçirdim.
Eğitim sürecinde karma kaset
oluşturmanın inceliklerini, şarkı geçişlerinde ki seslerin nasıl yok edileceği
üzerine eğitimler aldım J
Onur Video/Kaset otobüs terminali yolunda idi ve daha çok
köy-kasaba’ya giden insanlara yönelik açılmıştı. Doğal olarak bu durum
dükkandaki kasetlerin niteliği üzerinde etkili oluyordu. ‘Anılar’ kasetleri dışında
tamamı yerli, çoğunluğu arabesk ve yerel şarkıcılardan oluşan bir repertuvar vardı. Arada hafızamı zorluyorum,
‘Bilmem nereli Ahmet’, ‘Sincanlı Filiz’, …
Netten baktım Gitti Gidiyor’da satılıyor kasetleri..
Bir dönemde de insanlar karışık kaset yaptırıp, başında
getirdikleri şiirlerin okunmasını istemeye başladılar. Komple karışık arabesk bir kaset yapıp, arka
fonda ‘Yedi Karanfil’ albümünden enstrümantal bir şarkı eşliğinde şiir okuma
günleri başladı. Sağ olsun ekip mikrofonik bir sesim olduğunu iddia ederek bana
şiir okutmaya başladı. İlk rezil kaseti yaptıktan sonra alan adam geri geldi ve
bana: Arkadaş bu şiiri kim okudu? Böyle şiir mi okunur…. diye tepkilerini
iletti. Ben ise (Neyse ki o an dükkanda tek başınaydım) abi ben çırağım, kim
okudu bilmiyorum, sen kaseti ver baştan düzenleyelim dedim. Ne utanmıştım. Buna
rağmen bu işten kurtulamadım ara ara olmadık şiirler okudum J
Yaz aylarında patron (Ali Abicim) tatilde iken sınıf
arkadaşlarımla satılmayan kasetleri satma taktikleri geliştirmiş ve tüm caddeye
bu kasetleri koyup mikrofonla ağlama efektleri yapmıştık. Mahalle esnafı isyan
etmişti ama olmadık kasetleri bu yolla eritmiştik.
Dükkan daha çok video kasetlerden oluşuyordu ama o VHS filmlerle
ilgili konular başka bir günü konusu..
Elimde kalan kasetlere bakıyorum, onları alırken, dinlerken
ki mutluluğumu düşünüyorum. .Artık her şey daha basit, daha hızlı, daha
profesyonel, ama kesinlikle daha güzel değil,
Ben büyüdüm,
kasetlerin yerini dijital dünya aldı. Dükkan kapandı, yerine yorgancı
açıldı.
Şimdiki kolaycılığa bakınca, yeni nesil sadece kurşun kalem ile kaset
arasındaki ilişkiyi değil bir çok şeyi ıskaladı sanki..